Ana içeriğe atla
Görsel
SEM_İST

“Geri Dönüş” ne kadar gönüllü?

Dün İsviçre Göç Sekreterliği’nin (SEM) yeni bir istatistik bülteni yayımlandı. Şöyle kibarca yazılmış: “Mayıs 2025’te 2025 iltica başvurusu alındı, geçen yıla göre %14 daha az.” Sonra en çok başvuru yapılan ülkeler sıralanmış; Afganistan, Eritre ve Türkiye. Türkiye’den 184 kişi. Her bir sayı bir insan. Belki annesini geride bırakmış biri. Belki cezaevinden kaçıp İsviçre’ye sığınmış bir aktivist. Belki İstanbul’daki Onur Yürüyüşü’nden sonra tehdit edilmiş bir trans kadın.

 

Ama Göç Sekreterliği’nin dilinde bunların hiçbiri yok. Orada sadece rakamlar var. Soğuk ve mesafeli istatistikler.

 

Ve şöyle devam ediyor bülten, “936 kişi İsviçre’yi terk etti. 617’si gönüllü olarak, 319’u polis eşliğinde sınır dışı edildi.”

 

İşte burada duralım.

 

Gönüllü mü, gerçekten?

 

Göç makamları bir kişiyi “gönüllü ayrıldı” diye kayda geçirirken, o kişinin yaşadığı belirsizlikleri, kapandığı yolları, geceler boyu süren kararsızlıkları yazmıyor. Yine de “gönüllü” diyorlar. Sığınma merkezlerinin havasız odalarında aylar geçiren, çalışmasına izin verilmeyen, her gün imza atmaya zorlanan bir insanın, “buradan çıkmak başka bir çıkmazdan daha hafif” dediği bir kararı, “gönüllü dönüş” olarak tanımlıyorlar.

 

Ve o 319 kişi… Polis eşliğinde sınır dışı edilen insanlar. Uluslararası koruma yükümlülüklerinin tartışıldığı, Avrupa’nın göç rejimiyle ilgili eleştirilerin arttığı bir dönemde, insanlar Türkiye’ye gönderiliyor. Evet, o Türkiye’ye.

 

Cezaevlerinin dolup taştığı, muhaliflerin sabah baskınlarıyla gözaltına alındığı, yurtdışından dönen bazı sığınmacıların “neden gittin?” sorusuyla tutuklandığı bir ülkeye.

 

Birini Türkiye’ye gönderdiğinizde onun başına ne gelebileceğini bilmiyor olmanız zor. Çünkü daha önce yaşandı. Havaalanında gözaltına alınanlar, haber alınamayanlar, aylar sonra hak ihlalleriyle gündeme gelenler oldu. Bu örnekler kamuoyunda yer aldı, belgeleriyle paylaşıldı.

 

Yine de, “319 kişi gönderildi” ifadesi bir başarıya işaret ediyormuş gibi sunuluyor. Oysa bu sadece bir veri değil, aynı zamanda derin bir insanlık meselesi.

 

Göç Sekreterliği’ne açık bir not

İnsanları sayılara indirgemek, yaşananları görünmez kılamaz. Her “başvuru” bazen bir hayatta kalma çabasıdır. Her “gönüllü dönüş” ifadesi, bazen bir insanın çaresizliğini fısıldar. Her “sınır dışı”, bazı durumlarda geri dönülmesi zor yollara açılır.

 

İstatistiklerle, grafiklerle, nötr dil oyunlarıyla bu gerçeği örtmek mümkün değil.

 

Siz buna “göç yönetimi” diyorsunuz.
Biz bazen sadece sessizce yutkunabiliyoruz…

 

Mehmet Murat YILDIRIM