Göçmen öğrencilerin paradoksu; yüksek motivasyona rağmen başarısız olmak!
Yazan : Bülent Kaya, Siyaset Bilimci ve Araştırmacı
Öğrenci motivasyonu okul başarısı için en önemli nedenlerden biri olarak kabul edilir. Yüksek motivasyona sahip öğrenciler daha iyi performans ortaya koymakta ve daha iyi performans sergiledikçe de başarıyı elde etmektedirler. Göçmen öğrenciler yüksek motivasyona sahip olmalarına rağmen başarısızlıktan en çok etkilenen grubu oluşturmakta. Bu gözlem, Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OCDE) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) anketi çerçevesinde geçtiğimiz Nisan ayında yayımladığı rapora[1] ait.
300 sayfalık rapor, 35 ülkede 2003’den 2015’e kadar 12 yıllık bir süreyi kapsayan araştırmasında 15 yaş grubu birinci kuşak (kendileri ve ebeveynleri yabancı bir ülkede doğmuş) ve ikinci kuşak (ebeveynleri yabancı bir ülkede doğmuş) göçmen öğrencilerin durumunu mercek altına alıyor.
OECD ve Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen öğrencilerin sayıları gittikçe artarken, sınıflarının kompozisyonu da radikal bir şekilde değişmekte; OECD ülkeleri ortalamasında her dört öğrenciden birinin ya kendisi ya da ebeveynlerden biri yaşadığı ülkenin dışında bir ülkede doğmuş. Örneğin İsviçre’de birinci ve ikinci kuşak göçmen öğrencilerin sınıflardaki oranı %33. Bu orana iki uluslu ailelerin İsviçre’de doğan çocuklarını da eklediğimizde %52 gibi bir orana ulaşıyoruz.
Bu öğrencilerin büyük bir çoğunluğu, özellikle de birinci kuşak göçmen çocuklar okulda başarısız olmaktalar. Rapora göre, OECD ortalamasında göçmen öğrencilerin sadece yarısı (%49) okuma, matematik ve bilim dalları için öngörülen minimum başarı kriterlerini yerine getiriyor. Okula gidilen ülkede doğan çocuklar için bu oran %72 düzeyinde.
Göçmen öğrencilerin okul başarılarının önündeki en büyük handikaplardan birisi ailelerinin düşük sosyo-ekonomik konumları. Okulda başarılı olma konusunda en büyük motivasyon kaynağının nedeni de yine bu düşük sosyo-ekonomik durum: okulda başarılı olmak o öğrenci için ailesinin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumu miras almaması anlamına gelmekte. Bu arzuya sahip olmak şüphesiz ki okulda yüksek bir motivasyona sahip olmanın önemli bir kaynağını oluşturuyor. Ne var ki bu arzu göçmen öğrenciler için bir o kadarda ciddi bir stres nedeni. Göçmen öğrenciler, başarmak için yüksek motivasyona sahip olmalarına rağmen başarmak için gerekli olan sosyal ve coşkusal destekten yoksunlar.
İsviçre’de göçmen öğrencilerin dirençleri (resilience [2])
OECD raporu göçmen öğrencilerin dirençlerini; bu öğrencilerin iyi olma durumunu belirleyen farklı alanlarda yeterli adaptasyon kapasitesine sahip olmak şeklinde tanımlıyor. Elbette ki bir öğrencinin güçlükleri aşma kapasitesi ve dirençli olup olmaması sadece onun okulda elde ettiği yetilerden hareketle ölçülemez. Rapora göre dirençlilik olayı, öğrencinin kendini okul sistemine ait hissedip etmemesi, hayatından memnun olup olmaması, okul ödevlerini yapıp yapamama endişe ve başarılı olmak için sahip olduğu motivasyon düzeyiyle son derece alakalı bir durum.
Şimdi bu 5 kriterden hareketle İsviçre’de birinci kuşak göçmen öğrencilerin raporda belirtilen direnç düzeyini biraz açmaya çalışalım;
Temel dallarda başarı oranı
İsviçreli öğrencilerin %82’si okuma, matematik ve bilim dallarında minimum temel başarı kriterlerini yerine getirirken birinci kuşak göçmen öğrencilerin sadece %55’i bu başarıyı yakalamakta. Birinci kuşak göçmen öğrencilerle İsviçreli öğrenciler arasında göçmen öğrenciler aleyhine tam -27 puan gibi bir fark var. Bu oran Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasından (-22) biraz daha fazla.
Okul sisteminden memnun olmak
Aidiyet duygusu bir insanın ait olduğu grubun üyeleri tarafından kabullenme ve benimsenmesi olarak algılanır. Birinci kuşak göçmen öğrencilerin yarısından biraz fazlası (%53) kendilerini okul sistemine ait hissederken bu oran İsviçreli sınıf arkadaşlarında %70’ler düzeyinde. Birinci kuşak göçmen öğrencilerin nerdeyse yarıya yakını kendilerini diğer öğrenciler ve okul sisteminin aktörleri tarafından kabullenilmediğini ve benimsenmediğini düşünmektedir. Bu durum birinci kuşak göçmen öğrencilerin ciddi bir sosyal dışlanmayla karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir.
Hayatından memnun olmak
Pisa araştırması, öğrencilere hayatlarından ne kadar memnun olduklarını 0 ve 10 gibi bir sıralama üzerinden derecelendirmesini ister. Elde edilen sonuçlara göre, İsviçreli öğrencilerin %83’ü hayatlarından memnun olduklarını belirtirken, birinci kuşak göçmen öğrencilerin %75’i aynı kanıda olduklarını ifade etmektedirler. Her dört göçmen öğrenciden birinin hayatından memnun olmaması göçmen ailelerin ciddi bir şekilde üzerine düşünmesi gereken bir manzara oluşturmaktadır.
Ev ödevleriyle ilgili endişe
İyi not almak için ev ödevlerini yapmak ve testlere hazırlanmaktan kaynaklanan endişe okul yaşıtındaki çocuklarda en önemli stres nedenlerinden birisini oluşturmakta. Pisa araştırması bir öğrencinin ev ödevlerini yapma ve teste hazırlanma endişesinin derecesini ölçüyor.
Birinci kuşak göçmen öğrencilerin sadece yarıya yakını ev ödevleri ve test konusundaki endişelerinin düşük olduğunu söylerken – yani ödevlerini endişeye kapılmadan yapabiliyorlar, İsviçreli arkadaşlarında bu oran %66 düzeyinde. İsviçre’deki göçmen öğrencilerle İsviçreli öğrenciler arasında göçmen öğrenciler aleyhine -17 gibi bir fark gözlenmektedir, ki bu fark – 5 olan AB ülkelerinin ortalamasından hayli fazla.
Motivasyon düzeyi
Hayatta olduğu gibi okul başarısında da en önemli etkenlerinden biri motivasyondur. Birçok insan yeteneklerinin düşük olmasına rağmen yüksek motivasyonlarının sayesinde başarılı olmuşlardır. Ergenlik çağına gelen öğrencileri eğitime motive etmek bütün öğretmenler için en önemli bir bahistir. Pisa araştırmasının sonuçlarına göre; birinci kuşak göçmen öğrencilerin %46’sı yüksek motivasyona sahip olduklarını belirtirken, İsviçreli öğrencilerin sadece üçte biri (%33) motivasyonlarının yüksek olduğunu söylüyor. Motivasyon konusunda birinci kuşak göçmen öğrenciler İsviçreli arkadaşlarına göre daha olumlu bir tablo sergiliyorlar.
Pisa araştırmasının sonuçları göçmen öğrenciler üzerine daha önce yapılan araştırmaların sonuçlarını teyit ediyor; Yüksek motivasyona sahip olmak tek başına yeterli olmuyor. Göçmen öğrencilerin başarılı olmaları için çok daha fazla yardıma ihtiyaçları olduğu bir gerçek. Yeterliliklerini güçlendirmeye hizmet edecek ve ihtiyaçlarına cevap verecek destek ve yardımlar onların sosyal entegrasyonlarını güçlendireceği gibi kendilerini daha iyi geliştirmelerine de katkıda bulunacaktır. Burada her ne kadar en büyük sorumluluk eğitim sistemine ve oku aktörlerine düşüyorsa da ebeveynler ve göçmen örgüt ve derneklerinin de önemli bir sorumluluk almak gibi bir görevle karşı karşıya olduklarını hatırlatmak gerekiyor.
Grafik: İsviçre’de birinci kuşak öğrencilerin direnç düzeyleri
[1] OCDE, 2018. “The Resilience of Students with an Immigration Background: Factors that Shape Well-Being.
[2] Almanca Rezilienz Fransizca résilience ve Ingilizce resilience olarak yazılan bu kavramın psikolojik alandaki kullanımıyla ilgili ayrıntılı bilgi için Haberpodium’un mayıs ayı sayısında yayımlanan Mehmet Meral’in yazısına başvurabilirsiniz.
Kaynak : HaberPodium
- Yorum göndermek için giriş yapınız veya kayıt olunuz.