İsviçre hamile kadını, eşi ve biri otizmli iki çocuğu ile birlikte acımasızca sınır dışı etmeye hazırlanıyor!
Sekiz aylık hamile bir kadın, Fribourg hastanesindeki doktorunun bu durumda uçamayacağını söylemesine rağmen Hırvatistan’a geri gönderilme tehdidi ile karşı karşıya.
Kendileriyle yaptığımız görüşmeden ve sundukları belgelerden edindiğimiz bilgiler ailenin derin endişe uyandıran durumunu gözler önüne sermektedir. Mardinli aile siyasi nedenlerle ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlar. Ailenin kaçışı çok zor olmuş. Hamile haliyle bir kadın ve çocukları günlerce korunmasız bir şekilde dağ tepe yürümüş, ormanlarda donma tehlikesi yaşamış, aç-susuz sokaklarda kalmışlar. Balkanlar'da, birçok bağımsız Sivil Toplum Kuruluşunun gözlemlerini doğrular şekilde, aile şiddetli geri itmelere maruz kalmış. Hırvatistan'da, hamile anne de baba gibi birçok kez istismara uğramış. Çocuklar şiddete tanık olmuş. Aileye göre, kaçışlarından bu yana ve özellikle Hırvatistan'daki şiddet olaylarından sonra otizmli çocukları Demhat'ın davranışları önemli ölçüde gerilemiş.
İsviçre, bu ailenin hem Hırvatistan'da hem de Türkiye'de karşı karşıya kaldığı tehditleri ve sınır dışı edilmeye karşı savunmasızlıklarını dikkate almaksızın sığınma taleplerini İsviçre’de değerlendirmeyi reddetmekte ve Dublin anlaşmasını* uygulayarak Hırvatistan’a geri göndermek istemektedir. Hem anne Dilan Adıyaman’ın hem baba Sedat Adıyaman’ın Hırvatistan’da şiddete maruz kaldıklarını, Hırvatistan’ın Türkiye iade örneklerinin olması nedeniyle güvenli bir ülke olmadığını ve bunu kabul etmeyeceklerini belirtmelerine rağmen yetkililer ailenin bu itirazlarını dikkate almamaktadır.
25 Mart 2022 tarihinde İsviçre’de sığınma talebinde bulunmuş Adıyaman Ailesi şu anda Fribourg kantonundaki Gouglera (Giffers) Federal Sığınma Merkezindeler**. Şehirden tecrit edilmiş ve dışarıdan hapishaneyi andıran bu sığınma merkezi insani yaşam koşullarına sahip olmamasıyla bir çok kez basına yansımış ve sığınmacıların çok şikayetçi olduğu bir sığınma merkezidir. Bir otizmli iki çocuk, hamile bir anne ve baba kendilerine ait özel bir alana sahip olmadan birden fazla aile ile bir arada bir odada kalıyor. Geri gönderilme tehdidine maruz kalan diğer ailelerle birlikte gecenin ortasında ya da sabaha karşı ansızın gelip zorla götürülecekleri korkusuyla günlerini geçiriyorlar.
Yaşadığı zorluklara göre son derece elverişsiz bir ortamda bulunan otizmli çocukları Demhat için özel bir bakım sağlanmamaktadır. Otizmli bireyler için tüzük ve İsviçre tarafından 2014 yılında onaylanan Engelli Hakları Sözleşmesine uymayan bir pratik sergilenmektedir. Demhat’ın sağlığı bu koşullarda her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
Kaldıkları kamp koşullarında oğulları Demhat için kaygı duyan Adıyaman ailesi en çok da hamileliğini tehlikeye sokacak bir geri gönderme girişimi yaşama korkusunu yaşıyorlar. Çünkü bu İsviçre'nin hamile bir mülteci kadına yönelik insanlık dışı muameleden sorumlu olduğu ilk olay olmayacaktır.
27 Aralık 2017 tarihinde sekiz aylık hamile bir kadın, Zürih hastanesindeki doktorların Kasım ayında bu durumda uçamayacağını söylemesine rağmen özel bir uçakla İtalya'ya geri gönderilmişti. Sabah saat dörtte Zürih polis memurları acil durum sığınağına gelerek onu ve bir yaşındaki kızını götürmüş, Dublin anlaşmaları uyarınca anne ve çocuk İtalya'ya gönderilmişti. Çocuğun babasının, kadının kocasının ve kız kardeşinin Zürih'te yaşıyor olması, ne pahasına olursa olsun mümkün olduğunca çok sayıda sığınmacıyı topraklarından kovmak isteyen İsviçre'nin kararını değiştirmemişti. Böylece kadın kendini ve bir yaşındaki kızını Roma sokaklarında yalnız, desteksiz, ailesiz, parasız... büyük bir sıkıntı içinde ve küçük bir çocuğa ve yakında yeni doğacak bir bebeğe bakmak zorunda bulmuştu.
Yine bu olaydan kısa bir süre önce de bir gümrük memurunun taksirle yaralama, hamileliği sonlandırmaya teşebbüs ve hizmet yönetmeliklerini tekrar tekrar ihlal etmekten suçlu bulunduğu benzer bir olay yaşanmıştı. Gümrük memuru yedi aylık hamile bir Suriyeli mültecinin sınıra taşınması sırasında, kadının ağrı ve kanama şikâyetleri karşısında yardım taleplerini görmezden gelmişti. Kocası defalarca tıbbi yardım istemiş, ancak gümrük memuru hiçbir şey yapmamıştı. Bunun yerine çifti, kadının ölü bir bebek doğurduğu Domodossola'ya giden bir konvoya bindirmişti.
İşviçre yetkilileri bu trajik olaylardan ders çıkarmayacak mı?
Çok yakın tarihinde bu trajik örnekler varken yetkililer benzer sonuçlar doğuracak geri gönderme kararında ısrar etmektedirler. Aile dört gün önce Nüfus ve Göçmenler Dairesi SPOMI (Service de la population et des migrants) tarafından görüşmeye çağrılmıştır. Kendilerine sığınma başvurularının kabul edilmediği, ülkeyi terketmeleri gerektiği, Dublin anlaşması uyarınca Hırvatistan’a geri dönmeleri gerektiği söylenmiş ve aksi takdirde zorla gönderilecekleriyle tehdit edilmişlerdir.
Bize o kadar saçma ve orantısız gelen bu karar İsviçre’nin bir insanlık ayıbıdır. İsviçre'nin Dublin anlaşmalarını uygulama konusundaki kararlılığını göstermeye, bir kadının ve doğmamış çocuğunun hayatını tehlikeye atma riskini alacak kadar ihtiyacı var mı? Hükümet böyle bir güç gösterisi yaparak neyin peşinde? Bu davada ihlal edilen bireylerin ve çocukların temel haklarının, en savunmasız bireyleri avlayan ve giderek daha da acımasız hale gelen sığınma politikası karşısında fazla bir önem taşımadığı açıktır.
Aile otizmli çocukları uygun bir ortam sağlanması ve Dublin Tüzüğü uyarınca mümkün olduğu üzere ailesinin sığınma başvurusunun İsviçre'de işleme konulması suretiyle çocuklarının ve de doğacak çocuklarının savunmasızlığının dikkate alınmasını, Demhat’ın, doğacak bebeklerinin ve kendilerinin Guglera'daki gibi sürekli bir korku ve baskı ortamına maruz kalmayacağı uygun bir yerde yaşamasının sağlanmasını talep etmektedirler.
Ülkelerinde yaşadıkları politik baskılar nedeniyle yaşama koşulları kalmadığı için ülkelerini terk etmek zorunda kalmış ve çocuklarıyla birlikte güvenli bir yaşama kavuşma isteğiyle düştükleri göç yolunda şiddet dahil çok çeşitli istismarlara uğrayarak, ölme tehlikelerini atlatarak İsviçre’ye varmış ve İsviçre’den sığınma talep etmiş bu ailenin talepleri tamamen insani taleplerdir.
Bu insani taleplerinin gerçekleşmesi için tüm duyarlı kurumları desteğe çağırıyorlar.
PangeaKolektif göçmen öz örgütlenmesi ve Droit de Rester (Kalma Hakkı) kolektifi ailenin sürecinin takipçisi olurken diğer göçmen öz örgütlenmelerini ve dayanışma örgütlerini ailenin yanında olmaya davet ediyorlar.
PangeaKolektif Haber
29.07.2022
*DUBLIN anlaşması, iltica işlemlerinizin hangi ülkenin sorumluluğunda olacağını belirler. Sahip olduğunuz vize gibi evraklar, ilk alınan parmak iziniz iltica etmek istediğiniz ülkeye ait değilse, evrak sahibi ve parmak izinizin olduğu ülkeye sizi geri gönderebilirler.
** https://asile.ch/2018/09/18/centre-federal-de-chevrilles-asile-et-barbeles/ sitesinden Gouglera sığınma merkezine dair detaylı bilgileri (sığınmacıların gözlemleri üzerinden hazırlanmış) bulabilirsiniz.