Uznach Mülteci Kampında Neler Oluyor?
10 Aralık 2025 Uznach - PangeaKolektif, Uznach Asylzentrum Linth’te zorla çalıştırma ve çalışmayı kabul etmediği ya da sağlık koşullarından dolayı çalışamayacak durumda olan mültecilere verilen sosyal yardım parasının ciddi şekilde kesilmesi ile sürgün uygulamalarına karşı bir basın açıklaması yaptı. Uznach Komünü her ne kadar eylem için PangeaKolektif’e mahalle arasında, izole bir sokakta izin vermiş olsa da Uznach Kampı’ndan toplu şekilde yürüyerek eylem yerine gelen kalabalık katılımcı topluluğu komünde fark edildi. Basın açıklamasına Kantonun göç şefinin başından sonuna kadar gözlemci olarak eşlik etmesi dikkat çekti.
İsviçre’nin Uznach kasabasındaki Asylzentrum Linth’te mültecilere yönelik kötü muamele, hak ihlalleri ve insanlık dışı zulüm benzeri uygulamalara ilişkin şikâyetlerin sürekli arttığını belirten PangeaKolektif, uzun süredir devam eden bu hak ihlallerini görünür kılmak amacıyla aksiyon aldı. Rathauspärkli, Obergasse Uznach’ta gerçekleşen açıklamaya katılım oldukça yoğundu. Kolektif, saatlik 1,5 franklık ücretle iş güvenliğinin hiçe sayılarak kamp içi işlerde çalışmaya zorlanan mültecilerin sosyal hayattan, eğitimden ve entegrasyon imkânlarından koparıldığını vurguladı.
“Biz buradayız çünkü yerimizden yurdumuzdan edildik”
Kolektif’in açıklamasında, mültecilerin buraya kendi iradeleriyle değil; savaşlar, otoriter rejimler, ekonomik krizler, iklim felaketleri ve siyasi baskılar nedeniyle gelmek zorunda kaldıkları vurgulandı. Güvenlik arayışının, dayatılan her koşulu kabul etmek anlamına gelmediğini belirten metinde, “Mülteci olmak susmak değildir” ifadeleri öne çıktı.
“Çalışmaya değil, sömürüye karşıyız”
Açıklamada, St. Gallen kantonunda “entegrasyon programı” adı altında uygulanan sistemin mültecileri entegre etmek bir yana; mesleklerinden, eğitimden ve toplumsal yaşamdan kopardığı belirtildi. Saatlik 1,5 franklık işlerde çalışmaya zorlandıklarını, kölelik koşullarının dayatıldığını ifade eden mülteciler; staj, meslek geliştirme kursları ve gerçek iş imkânlarının kendilerine kapatıldığını, buna rağmen kamp içinde güvencesiz ve sigortasız çalışmanın dayatıldığını dile getirdi.
Basın açıklamasının ardından yaşananlar
Basın açıklamasının hemen ardından kantonun göç ve kamplardan sorumlu şefi, PangeaKolektif üyelerini bir görüşme yapmaya davet ederek sorunların konuşulmasını istedi. Oysa PangeaKolektif, 2024’ten beri defalarca kamp yönetimi ve kanton göç ofisiyle e-posta, telefon, mektup, dilekçe toplama vb. birçok yöntemle iletişime geçmiş ve diyalogda ısrar ederek çözüm için tek taraflı çaba sarf etmişti. St. Gallen kantonu yetkililerinin çözüme yanaşmaması üzerine PangeaKolektif sokağa çıkmaya karar verdi.
Ancak görüşmenin birincil muhatabı olan M.Y.’nin tanıklık aktarmak üzere toplantıya katılmasına izin verilmemesi üzerine PangeaKolektif üyeleri görüşmeyi kabul etmedi. M.Y., daha önce Uznach Kampı’nda 14 aylık çalışma sürecinin sonunda sağlık sorunları nedeniyle çalışamayacak duruma gelmiş, çalışma dışında Almanca kursu gibi 'entegrasyon' programlarının diğer parçalarına düzenli olarak katılmasına rağmen, “deport kampı” olarak bilinen ve yaşam koşulları daha zor olan başka bir dağ kampına sürgün edilmişti. Kamp yönetimi, M.Y.’yi “agresif” olarak nitelendirerek içeri almak istemedi. PangeaKolektif üyeleri bu etiketlemeyi reddederek haklarını arayan insanların kriminalize edilmesine tepki gösterdi. Bu etiketleme bile kanton yetkililerinin insanlara bakış açısını ortaya koymaktadır; hak aramanın kendisi, hukuki yollarla hakkını savunma çabası ve PangeaKolektif gibi bir öz örgütlenmede yer almak “agresiflik” olarak etiketlenmektedir. Tam da eleştirdiğimiz yaklaşım ve bakış açılarının somut örneği olan bu durum tutumlarında hiç bir değişiklik olmadığını göstermiştir. Toplantının esas muhatabının dışarıda bırakıldığı bu koşullarda görüşmenin anlamlı ve samimi olmayacağını belirten Kolektif, toplantıya katılmama kararı aldı.
Bu gelişmenin ardından kampta yaşayan aileler güncel sorunlarını Kolektif üyelerine aktardı. 3 yıldır ya da 1 yıldır kampta yaşayan ve 7–14 yaş aralığında olan okul çağındaki çocukların okula gönderilmemesi en dikkat çekici hak ihlallerinden biriydi. İsviçre’de, söz konusu çocuk olduğunda oturum statülerine veya belgeli-belgesiz olmalarına bakılmaksızın eğitim hakkından yararlandırılmaları gerekirken, Uznach Kampı’nda çocuklar okula gönderilmiyor. Kamp içindeki yetersiz koşullarda, “komşu alışverişte görsün” anlayışıyla verilen dil kurslarıyla çocukların eğitiminin geçiştirildiği aileler tarafından aktarıldı. İlginç gelişmelerden biri de PangeaKolektif’in eyleminin hemen ardından kamp yönetiminin panik halinde ailelere, kamp içindeki çocuklara verilen eğitimle ilgili iyileştirmeler yapılacağını duyuran bir mektup dağıtması oldu.
Tam Metin: PangeaKolektif Basın Açıklaması
Aşağıda, PangeaKolektif’in yayımladığı basın açıklamasının tam metni yer almaktadır:
NEDEN BURADAYIZ?
Bizler buraya kendi tercihimizle gelmiş insanlar değiliz. Evlerimizde, şehirlerimizde, ülkelerimizde kalma hakkımız elimizden alınmış; yerinden ve yurdundan edilmiş insanlarız. Bizleri buralara getiren; küresel savaşların, emperyalist politikaların, kapitalist krizlerin, sömürgeci uygulamaların, iklim felaketlerinin, kuraklığın, yoksulluğun ve tüm bunların beslediği otoriter rejimlerin baskılarıdır.
Birçoğumuz işkence, siyasi baskı, ayrımcılık, ölüm tehditleri ve yaşamsal riskler nedeniyle yaşadığımız toprakları terk etmek zorunda kaldık. Kimi zaman iklim krizinin yarattığı açlıkla, kimi zaman ekonomik çöküş ve eşitsizlikle, kimi zaman da haklarımızı savunduğumuz için baskıyla karşılaştık. Bu nedenle güvenli bir yer arayarak buraya geldik.
Ancak “güvenlik arayışında olmak”, bize dayatılan her koşulu kabul edeceğimiz anlamına gelmez. Mülteci olmak; susmak, boyun eğmek, haksızlıklara razı olmak demek değildir. Bizler yaşadığımız ülkelerde adaletsizliklere karşı sesimizi yükselttiğimiz için baskıya maruz kaldık. Bugün burada da ses çıkarıyoruz çünkü insan onuruna aykırı uygulamalara karşı durmak hem kimliğimizin hem insan olmanın gereğidir.
Mülteci hakları insan haklarıdır — ve bu haklar hiçbir koşulda pazarlık konusu yapılamaz.
KİMİZ?
Bizler farklı coğrafyalardan gelmiş olsak da ortak yanımız; güvenlik, özgürlük ve insan onuruna yakışır bir yaşam arayışında birleşiyor olmamızdır. Farklı ülkelerden zorunlu sebeplerle ayrılmak zorunda kalan bizler, dezavantajlı koşullarda yeni bir hayat kurmaya çalışan, insan onuruna yakışır bir yaşamı hak eden ve bu süreçte dayanışmanın, toplumsal sorumluluğun ve birlikte yaşamanın değerine inanan göçmenleriz.
Bulunduğumuz tüm zor koşullara rağmen kendi ayaklarımız üzerinde durmak, topluma katkı sağlamak ve emeğimizle yaşamımızı kurmak istiyoruz.
Tam da bu nedenle; burada yeni bir yaşam kurmak için çabalayan, dilini öğrenmeye, yaşadığımız toplumu tanımaya ve birlikte yaşamın bir parçası olmaya çalışan insanlar olarak bugün buradayız. Ancak tüm bu çabalarımıza rağmen izolasyon içinde tutuluyor, kampa hapsediliyor ve ‘entegrasyon’ adı altında 1,5 frank gibi insanlık dışı bir ücretle kölelik koşullarında çalışmaya zorlanıyoruz.
Biz bu topluma dahil olmak, çocuklarımızla birlikte bu toplumun parçası olmak, dili öğrenmek ve bu ülkeyi yakından tanımak isterken; tam tersine yaşamdan koparılıyor, tecrit ediliyor ve sömürülüyoruz. Bu uygulamalar hem bizim buradaki yaşama katılımımızı engelliyor hem de toplumun bizi tanımasını, önyargıların ve ayrımcılığın kırılmasını imkânsız hale getiriyor. Böyle bir düzen, her iki tarafın da kaybettiği; yalnızlaşmayı, önyargıları ve ırkçılığı besleyen bir düzen yaratıyor. En temel insan hakkı olan özgürlüğümüze ve onurumuza aykırı olan bu zorunlu çalışma dayatmasını kabul etmiyoruz.
BİZ ÇALIŞMAYA KARŞI DEĞİLİZ — SÖMÜRÜYE KARŞIYIZ
Dışarıdan bakıldığında bazı insanlar şöyle düşünebiliyor:
“Kampta kalıyorlar, yemek veriliyor, harçlık veriliyor; bir zahmet çalışsınlar.”
Bu bakış açısı hem yanlış hem de eksiktir.
Biz çalışmaya karşı değiliz; aksine mesleki deneyimlerimizi, eğitimimizi ve yeteneklerimizi toplumun yararına sunabileceğimiz gerçek çalışma koşulları istiyoruz.
Fakat St. Gallen kantonunda:
- Mesleki staj yapmamıza izin verilmiyor,
- Yeteneklerimizi geliştirecek kurslara gönderilmiyoruz,
- Normal bir işte çalışmamız engelleniyor,
- Buna rağmen kamp içinde saatlik 1,5 frank gibi sömürü niteliğinde bir ücretle çalışmamız isteniyor.
Bu entegrasyon değildir; sosyal yardıma muhtaç bırakma politikasıdır.
“ENTEGRASYON” ADI ALTINDA YASADIŞI UYGULAMALAR
Kamp yönetimine açıkça sorduk:
“Zorla çalıştırmayı hangi yasaya dayandırıyorsunuz?”
Zorla çalıştırma hem İsviçre yasalarına hem uluslararası hukuka hem de insan haklarına aykırıdır.
Bize verdikleri cevap şu oldu:
“Bu istihdam programı. İsviçre kültürünü, çalışma disiplinini öğreniyorsunuz.”
Bu açıklama yalnızca komik değil; aynı zamanda aklımızla alay etmektir.
Hangi İsviçre kültüründe insanlar 1,5 frank karşılığında, sigortasız, güvencesiz ve kölelik koşullarında çalışmaya razıdır?
Hangi İsviçreli buna “entegrasyon” der?
İsviçre halkının bu açıklamayı kabul edeceğini düşünmüyoruz.
Bu uygulama İsviçre kültürüne değil, kültürünün kötüye kullanılmasına işaret ediyor.
“CV’nize yazarsınız” demek bir hakarettir
Kamp yönetimi bize şöyle dedi:
“Burada yaptığınız işleri CV’nize yazarsınız. İş bulmanız kolaylaşır.”
Bizlere kampta güvencesiz ve hiçbir eğitici, geliştirici yanı olmayan, mesleki ve akademik birikimlerimize hiçbir katkı sağlamayan işler yaptırılırken bunların CV’de yer almasının iş bulmamızda faydalı olacağı iddia edilmesi bizimle alay etmektir.
“CV’de mülteci kampında temizlik yaptım” yazmanın kimse tarafından ciddiye alınmayacağı açıktır. Bu, yalnızca bir kandırmaca değil; aynı zamanda potansiyelimizi yok etmektir. Böyle bir izolasyon hem bizim yetkinliklerimizi hem de entegrasyon için ayrılan bütçeyi israf etmektedir.
BU UYGULAMA KİME YARAR, KİME ZARAR?
Bu zorunlu ve güvencesiz işlerde çalıştırılmamız:
- Bizim gelişimimizi engelliyor,
- Entegrasyonu imkânsızlaştırıyor; sosyal ağlar kurmamızı, Almanca veya Fransızcamızı geliştirmemizi engelliyor,
- Topluma katkı sunmamızın önünü kesiyor,
- Bizi bağımlı hale getiriyor,
- Toplumu da bizim katkılarımızdan mahrum bırakıyor.
Yani bu sistemden yalnızca kampları işleten şirketler ve kurumlar faydalanıyor.
Mülteciler değil. İsviçre toplumu da değil.
GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRILMA BİR SUÇTUR
Kamp içinde çalışan arkadaşlarımızdan biri mutfakta defalarca yanık yaşadı.
Sigortası var mıydı? Hayır.
Kalıcı bir sakatlık olsa bir hak talep edebilir miydi? Hayır.
Lojistik işlerinde çalışan mülteci arkadaşlarımız defalarca kalıcı bel hasarı yaşadı. Bir iş sözleşmesi olmadığı için hiçbir sosyal hakka sahip değiller. Kalıcı sakatlık yaşamanın yanı sıra bir de “neden çalışmıyorsun?” baskısına maruz kalıyorlar.
Güvencesiz, sigortasız, zorunlu çalışma yasalara aykırıdır.
Kamp yönetimi bunu “entegrasyon” adı altında meşrulaştıramaz.
GERÇEK ENTEGRASYON NE DEMEKTİR?
Gerçek entegrasyon:
- İnsanların yeteneklerini geliştirmesini sağlamak,
- Eğitim ve staj imkânlarının önünü açmak,
- Toplumla temas kurabilmelerini desteklemek,
- Dil öğrenimine erişim sağlamak,
- Birlikte yaşamı kurmanın aktörleri olmalarını sağlamak,
- Toplumsal kaynaşmanın ve kültürel alışverişin yolunu açmak,
- İnsanların üretken olabileceği alanlara yönelmelerini mümkün kılmaktır.
Kampa kapatıp sömürü ücretleriyle çalıştırmak entegrasyon değildir;
toplumsal dışlama ve bağımlılık yaratır, sosyal izolasyonu ve ırkçılığı besler.
Federal düzeyde yasal çerçeve sunan Agenda Integration Suisse(İsviçre Entegrasyon Gündemi), bazı kantonlarda kalıcı sosyal yardımdan çıkış imkânı sağlıyor mu?
Hayır.
Her kanton, entegrasyonu kendi anladığı şekilde uyguluyor.
TALEPLERİMİZ
Bu açıklamayı bir şikâyet değil, çözüm arayışı olarak sunuyoruz.
PangeaKolektif ve kampta yaşayan mülteciler olarak, yaşanan sorunların çözümü için defalarca yapıcı adımlar attık. Dilekçeler, e-postalar, mesajlar ve doğrudan diyalog girişimleriyle her zaman çözümün parçası olmak istediğimizi ifade ettik. Sorunları yalnızca dile getirmekle kalmadık; somut çözüm önerileri sunduk ve birlikte çıkış yolu aradık.
Ancak tüm bu iyi niyetli girişimlere rağmen kamp yönetimi ne yazık ki çözüm odaklı bir yaklaşım sergilememiştir. Talepler çoğu zaman dikkate alınmamış, diyalog kanalları kapalı tutulmuş, hak arayışı teşvik edilmek yerine baskılanmıştır.
Bazı durumlarda taleplerin geri çekilmesi için açık veya örtülü baskılar yapılmış; sorunları dile getiren kişiler tehdit, sürgün ve zulüm niteliğinde uygulamalarla karşılaşmıştır. Bir arkadaşımızın sabah erken saatlerde, hasta olmasına ve kanser geçmişi bulunmasına rağmen, yağmur altında kalacak olsa bile odasını yarım saat içinde boşaltmasının istenmesi ve kamp dışına gönderilmesi bunun çarpıcı örneklerinden biridir. Bu, yalnızca tek bir kişinin yaşadığı münferit bir olay değildir; benzer şekilde farklı kamplara sürgün edilen pek çok arkadaşımız olmuştur.
Kamp yönetimi zaman zaman “örgütlenme yapıyorsunuz” gerekçesiyle rahatsızlık bildirmiş, hak arayışını baskı altına alan uygulamalar hayata geçirmiştir. Çözüm talep edenlere verilen yanıt çoğu zaman diyalog değil; tehdit, cezalandırma veya bütçe kesintisi olmuştur.
Bu nedenle Uznach yönetiminin bu tutumu bağımsız kurumlar tarafından araştırılmalı, incelenmeli ve değerlendirilmelidir. Zira çözüm üretmek yerine talepleri bastırmaya yönelik uygulamalar hem insan hakları hem de entegrasyon politikaları açısından ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.
İsviçre makamlarıyla diyalog halinde çözüm odaklı ilerlemek istiyoruz.
Bu nedenle taleplerimizi açık, net ve uygulanabilir şekilde sıralıyoruz:
- Zorunlu veya fiilen zorunlu hale getirilen düşük ücretli kamp içi çalışmalar derhal durdurulmalıdır.
- Çalışma tamamen gönüllülüğe ve insan onuruna uygun koşullara dayanmalıdır.Kamp içindeki tüm çalışmalar için iş güvenliği, sigorta ve hukuka uygun çalışma standartları sağlanmalıdır.
- Mültecilerin mesleklerine uygun staj, eğitim ve iş imkânlarının önü açılmalıdır.
- Entegrasyon politikaları şeffaflaştırılmalı ve bağımsız kurumlarca denetlenmelidir.
- Hak ihlallerine ilişkin başvuruların tarafsız ve hızlı şekilde incelenebilmesi için mekanizmalar oluşturulmalıdır.
- Mültecilerin yeteneklerini ve birikimlerini kullanabileceği imkânlar artırılmalıdır.
- Kampa kapatılmayı kalıcı bir politika haline getiren uygulamalar gözden geçirilmeli; özgür ve insana yakışır yaşam koşulları sağlanmalıdır.
SONUÇ: BİZ SUSMAYACAĞIZ
Bizler hangi ülkeden gelmiş olursak olalım;
adaletsizliğe, baskıya, eşitsizliğe ve insan onuruna aykırı her uygulamaya karşı durmaya devam edeceğiz.
Çünkü:
Mülteciyiz — ama köle değiliz.
İnsan hakları evrenseldir — ve herkes içindir.
PangeaKolektif Haber Merkezi