Ana içeriğe atla
Görsel
ARJİN

Arjin gitmemeli, adil olmayan geri gönderilmeler son bulmalı

Bize göre bir uçak bileti yalnızca bir kâğıt parçası değildir. O bilete yüklenen şey, bir hayatın hikâyesidir.

 

Arjin’in eline tutuşturulan o bilet, bir yolculuğun değil, bir bitişin bileti.
İsviçre’de yedi yıldır yaşayan, dilini öğrenen, çalışarak ayakta kalmaya çalışan, burada kök salmaya başlayan bir kadının, bir Kürt kadının hayatını geri dönüşsüz bir karanlığa sürükleme girişimi.

 

Yarın sabah onu İstanbul’a, oradan da Hakkari’ye gönderecekler.
Bir gün sonra, bir hafta sonra, belki aylarca haber alamayacağız.
Belki de hiç haber alamayacağız.

 

Arjin’in hikâyesi, yalnızca bir bireyin mücadelesi değil artık.
Buraya geldiğinde gençti. Umut doluydu. Hayatta kalmak için, yaşamak için geldi.
Bir yandan kendi ayakları üzerinde durmaya çalışırken bir yandan da kadın özgürlük mücadelesinde yer aldı. Kimi zaman bir eylemde, kimi zaman bir atölyede, kimi zaman sessiz bir dayanışma halkasında.
Dilini öğrendi, İsviçre toplumuna entegre oldu.
Yedi yıl boyunca bir başına verdiği bu mücadelenin ardından, şimdi onu zorla bir uçağa bindirmek istiyorlar.

 

İsviçre’nin bürokrasisi, soğuk duvarları, “referans yetersizliği” gibi kelimelerle süslenen o acımasız kararlar…
Arjin, 11 kişinin imzasını taşıyan referansını teslim etti.
Ama yetmedi dediler.
Bir kadının, bir göçmenin, bir Kürt kadının varlığı yetmedi.
Yetmeyeceklerini biliyorlardı çünkü mesele kâğıt değil, mesele politiktir.

 

Üstelik gözaltına alınma biçimi bile yasa dışıydı.
Yaşadığı kanton başka, gözaltına alan polis başka kantondan.
İsviçre yasalarına göre bu mümkün değil.
Ama Arjin’in gözaltına alınmasında yasalar değil, sınır dışı etme isteği belirleyici oldu.
Onu çıplak aramaya zorladılar.
Onurunu kırmaya çalıştılar.
İnsanın içini yakan bir çaresizliktir bu.
Ona yapılan, aslında hepimize yapılmış sayılır.

 

Ve şimdi, 12 Eylül sabahı, Arjin’i bir uçağa bindirmek istiyorlar.
12 Eylül… Türkiye’de bir dönemin karanlık kapısını aralayan, nice devrimcinin, nice sosyalistin yok edilmek istendiği günün yıl dönümü.
Arjin’i tam da böyle bir tarihte Türkiye’ye göndermek, sanki o geçmiş karanlığı yeniden çağırmak, o zihniyetin hâlâ diri olduğunu göstermek gibi.
Bir tesadüf belki, ama bir simge gibi.

 

Türkiye’ye geri gönderme uygulamaları artık vahşice bir boyuta ulaştı.
Daha dün, 20 yaşında MS hastası genç bir kadın olan Ece İtah’ı zorla gönderdiler.
Ailesi İsviçre’de olmasına rağmen, bu bile onun burada kalmasına yetmedi.
Aile bütünlüğü görmezden gelindi, onun tek başına Türkiye’ye gönderilmesine karar verildi.
Böylesine kırılgan bir sağlık durumuna ve genç yaşına rağmen, tek başına, savunmasız bir şekilde Türkiye’ye yollandı.
Şimdi de Arjin’i göndermek istiyorlar.
İnsanların hayatlarının böyle hoyratça parçalanmasına artık bir son verilmeli.
Türkiye güvenli bir ülke değil, geri gönderilen her kişi büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalıyor.
Bu gerçeği görmezden gelmek, sınır dışı edilenlerin başına gelecek her şeyden sorumlu olmak demektir.

 

Türkiye’de Arjin’in iki dosyası var.
Biri yıllardır kapanmamış, öylece bekleyen bir dava.
Diğeri burada, İsviçre’de düzenlenen bir eylemde “Jin, Jiyan, Azadî” pankartı taşıdığı için açılmış.
Türkiye’ye gönderildiğinde neyle karşılaşacağı belli.
Belki cezaevi, belki gözaltı, belki daha da kötüsü.
Biz, hepimiz, biliyoruz.
Ama İsviçre devleti bilmiyormuş gibi davranıyor.

 

Arjin, dün sabah açlık grevine başladı.
Bir bedenin kendi kendisini yakma biçimidir açlık grevi.
“Gitmeyeceğim, mücadelemi sürdüreceğim” dedi.
O cümlede hem korku var, hem cesaret.

 

Bir insanı, özellikle de bir kadını, zorla bir uçağa bindirmek…
Bu sadece sınır dışı değil, bir hayatı silmek demektir.
Arjin’in buradaki yedi yılı, bütün çabası, bütün emeği, bu ülkede kurmaya çalıştığı küçük dünya…
Bir uçağın gürültüsünde yok olup gidecek.

 

İsviçre devletine seslenmek zorundayız;
Arjin gitmemeli.
Onu ve onun gibi yüzlercesini göndermek, adalet duygusunu yok etmek demektir.

 

Arjin, burada kalmak için her şeyi yaptı.
Bizim görevimiz de onun sesini duyurmak.
#FreeArjin, #StopDeportation, #SınırDışıEdilmesin etiketleri yalnızca sosyal medyada dolaşan kelimeler değil, bir insanın hayatına tutunma çabasıdır.

 

Arjin gitmemeli.
Bunu söylemek, en temel insanlık görevimizdir.
Çünkü bazı biletler iptal edilmezse, bir daha asla geri dönüşü olmayacak kapılar açar.
Ve biz, o kapının kapanmasını seyretmeyeceğiz.

 

Mehmet Murat Yıldırım