İsviçre’de Iraklı Bir Mülteci İntihar Etti
Üç buçuk yıl önce Irak Kürdistanının Dihok şehrinden eşi ve çocuklarıyla daha iyi bir yaşam umuduyla İsviçre’ye iltica etmiş olan Nizar Kamal Ali isimli kişi intihar ederek yaşamına son verdi.
Vaud kantonuna bağlı Yverdon-les-Bain şehrinde 3 çocuğu ve eşi ile birlikte yaşayan 36 yaşındaki Nizar Kamal Ali’nin 3 gün önce bir köprüden atlayarak intihar ettiği ve kaldırıldığı hastanede bugün yaşamını yitirdiği bilgisi elimize ulaştı.
Kendisi de mülteci olan yakın arkadaşı ile yaptığımız görüşmede : “Kamal Ali 3.5 yıldır burada. İnsani F oturumu vardı. Eşi ve üç küçük çocuğuyla birlikte yaşıyordu. Oturum statüsünden kaynaklı iş bulamıyor ve çocuklarına iyi bir yaşam sunamadığı için sürekli sıkıntı yapıyordu. “Çocuklarıma istediklerini alamıyorum, onları gezdiremiyorum. Bir iş bulsam, oturumumu B’ye çevirebilsem” diye kendine dert ediniyordu. Ayrıca Irak’taki ailesinden ayrı olmaktan kaynaklı da çok üzülüyordu. Tüm bunlar onu bir travmaya sürükledi, mutlu değildi.” diyerek Nizar Kamal Ali’nin yaşadığı sıkıntıları ifade etti.
Bu haber bir kişinin psikolojik sıkıntısı diyerek üzerinden geçilemez. Bu intihar göçmenlerin gittikleri Avrupa ülkelerinde ekmek elden su gölden rahat yaşadığı algısının ne kadar yanlış olduğunun kanıtıdır.
Dünya üzerindeki gelir dağılımındaki eşitsizlik, yaşanan kapitalist krizler yoksulluğu ve açlığı daha da arttırırken insanlar daha iyi bir yaşam, çocuklarına daha iyi bir gelecek umuduyla göç yollarına düşüyor. Ancak hiç de umut ettikleri gibi olmuyor. Gittikleri göç ülkelerinde kabul görmek hiç kolay olmazken, kabul görüp oturum verilse bile aldıkları oturum statüleri nedeniyle insanca yaşam koşullarına sahip olamıyorlar. İnsani F oturumu diye adlandırılan oturum statüsünü bilmeyenler için anlatalım. Ekonomik veya doğal afet gibi sebeplerle göç etmiş kişilere verilen bir oturum izni ve geçicidir. Bu demek oluyor ki kapitalist krizler derinleştikçe göç ülkesi bir bahane ile bu oturuma sahip olan göçmenleri geri gönderebilir. Bu oturum izninin kamplarda bekletilen mültecilerin koşullarında tek farkı bir oturum iznine sahip olmalarıdır. Kişi başına günlük 10 franka denk düşen para ve kalacak bir ev verilerek yaşamlarını sürdürmeleri beklenir. Kağıt üstünde çalışma izinleri olsa da iş bulmaları imkansıza yakındır. İsviçre dışına çıkamazlar çünkü seyahat belgesi verilmiyor. Kısacası aç değilsin açıkta değilsin daha ne istiyorsun denilmektedir. Böyle bir yaşam insani olabilir mi? Nizar Kamal Ali’yi intihara sürükleyen bu koşullar insani olabilir mi? Kamal Ali’nin çocuklarına istediklerini alamadığı, gezdiremediği için üzülmesini, çalışacak bir iş bularak kendi parasını kendisi kazanarak yaşamak istemesini düşünürsek göçmenlerin hiç de sanıldığı gibi rahat koşullarda yaşamadığı görülmelidir.
Oturum statülerine göre farklı koşullar yaşatılan, yaşadığı ülkede sosyal, kültürel olanaklardan yararlanamayan, günlük 10 franka sıkıştırılmış hayatlar sizce insani midir? Ulaşımın, sosyal, kültürel faaliyetlerin ve genel olarak yaşamsal ihtiyaçların pahalı olduğu bir ülkede olduğumuzu unutmayalım. Seyahat edemeyen, günlük yiyecek ihtiyaçlarını en asgari oranda karşılayan bu insanlar sosyalleşemez, yaşama dahil olamazlar sonuç olarak. Sosyal bir varlık olan insanı izole eden bu uygulamaların yarattığı sonuç Nizar Kamal Ali’de intihar olarak karşımıza çıkmıştır, bazılarında travmalar, bazılarında hiçleşme duygularıyla yitip kaybolmak olarak.
Sonuç olarak, statülere sıkıştırılmış hak kırıntıları, ayrımcılıklar karşısında; kimsenin oturum statüsüne, vatandaş olup olmamasına, kağıtlı-kağıtsız oluşuna göre değerlendirilmediği insan temel hak ve özgürlüklerine sahip olacağı koşullar için dayanışma ve mücadele içinde olmalıyız.
PangeaKolektif olarak; Nizar Kamal Ali’nin ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.